Eflatun

Salih Acar’a saygı…

Yıllar önce gökyüzünün eflatun, pembe,mavi ve gri tonlarında olduğu bir tablo aldım. İlkokuldan başlayarak bana gökyüzünün mavi olduğu öğretilmişti, tüm şiirler, şarkılar, hikayeler mavi gökten bahsediyordu. Tabloyu aldığımda şehir merkezinde binaların arasına sıkışmış beyaz ya da gri bulutların böldüğü, bazen mavi, bazen gri, bazen de hava kirliliğinden sarımsı bir gökyüzü altında yaşıyordum. Istanbul silueti ardında batan güneşi izlemenin ayrıcalık olduğunu farkettiğim yıllar güneşin gökyüzünü sarılar, turuncular ve kırmızılarla boyayabileceğini de öğrendiğim zamandı. Bu tablodaki renkler gerçek olamazdı ama ön plandaki zarif kuşların parlak mavisi ile o kadar güzeldi ki, duvarımda olmalıydı…
Yıllar yıllar geçti, ben Ballıca’ya taşındım, tablom yeni evimin duvarına asıldı. Doğuya bakan evimde bu kez güneşin doğuşunu izlemeyi öğrendim, tepelerin, ormanın üzerinden doğan güneşin… Yine sarılar, yine turuncular ve yine kırmızılar ama hergün ayrı tonda, ayrı parlaklıkta.
Bir sabah karşımdaki görüntüye inanamadım. Yıllardır seyrettiğim tablonun ressamı gibi ben de eflatun bir gökyüzüne uyanmıştım. Eflatun kırmızı, mavi ve beyazdan tuvalde oluşturulmuş bir renk değildi, gerçekti, doğada yerini bu en büyülü anı daha büyülü kılan tonlarla almıştı.
O günden sonra artık güneşin doğuşunu kaçırmamaya çalışıyorum. Özellikle bahar aylarında; mevsimler değişirken güneşin de gökyüzünü farklı farklı renklere boyadığı dönemlerde, belki bir başka doğa üstü renge rastlarım umuduyla erkenciyim artık…

Ballıca Kasım 2011


Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Köy gibi kalmış bir köy : BALLICA

Hollanda’nın başkenti neresidir? Amsterdam? Den Haag-Lahey?*

KAPI