Kayıtlar

Ocak, 2011 tarihine ait yayınlar gösteriliyor

Hollanda’nın başkenti neresidir? Amsterdam? Den Haag-Lahey?*

Amsterdam 12. Yüzyılda Amstel ırmağının kıyısına kurulmuş küçük bir balıkçı köyüyken bugün Hollanda’nın en kalabalık şehri… Amsterdam’a ilk gidişim lise yıllarındaydı. Halam ve kuzenimin İstanbul’dan başladıkları bir Avrupa turuna Paris’ten katılmıştım, turun Paris sonrası duraklarından biri de Amsterdam’dı. Şehirde sadece bir gece geçirebilmiş ancak yaptığımız o ışıltılı kanal turundan sonra kendime ve Amsterdam’a, tekrar geleceğim sözü vererek ayrılmıştım oradan. Sözümü ancak 21 yıl sonra yerine getirebildim ve sonraki yıllarda bu şehir adeta ikinci şehrim oldu. Amsterdam’ı benim için bu kadar cazip kılan ne derseniz , bence en önemlisi dilencisi dahil herkesin İngilizce konuşuyor olması. Şayet bu dilde kendinizi ifade edebiliyorsanız orada başka bir dilin – dutch-hollandaca –konuşulduğunu fark etmiyorsunuz bile… Kanalların farklı kıldığı şehir biz İstanbullular için bir ilçe büyüklüğünde ve yürüyerek gezmek mümkün. İlk gün mutlaka

Köy gibi kalmış bir köy : BALLICA

Resim
Eskiden Pendik Köylerine giden TEM’in altından geçtikten sonra kıvrılarak devam eden köy yolunun İstanbul Park’ın açılmasıyla geniş bir bulvara dönüşmüş olması buralara uzun zamandır gelmeyenler için hoş bir sürpriz. Artık Pendik’in köylerine ulaşmak eskisi kadar zor değil… Ballıca Köyü’ne iki şekilde ulaşmak mümkün; dilerseniz Ballıca – Kurtdoğmuş sapağından takiple, tarlalar ve yeşilin içinden köye ulaşırsınız ya da İstanbul Park’ı da görmek istiyorum derseniz o geniş bulvardan devam ederek sonraki sapağı kullanırsınız. Bu ikinci yol sizi yoğun yeni yerleşim alanları arasından geçirecek ve sağınızda İstanbul Park, solunuzda Okan Üniversitesi Kampüsü olmak üzere Ballıca Bulvarı’nı izleyerek köye ulaşmanızı sağlayacak. Her iki yolun sonunda da kendinizi ormanlar ve yeşilin içinde bir köyde bulacaksınız; Ballıca Köyü… 400 yıllık bir yerleşim alanına kurulu Ballıca’nın bugünkü köy olarak kurucuları 1927 yılında buraya yerleşen Yörükler ve Bulgar

AT

Resim
Brezilya folklorunda bir deyiş var; Tanrı önce erkeği yarattı. Daha derin düşünerek kadını yarattı. Vakti  olduğunda da atı yarattı; ona erkeğin cesareti ve ruhunu, kadının zarafet ve güzelliğini verdi. Eski yunan efsanelerinde atın deniz tanrısı Poseidon tarafından yaratıldığı ve dalgalar arasından çıkarak geldiği anlatılırdı. Arap efsaneleri de Allah’ın atı kuzey ve güney rüzgarlarından yarattığını anlatırdı. Kızılderililer ise atın ilahi bir hediye olduğuna inanırlardı. Milyonlarca yıldır var olan atın insanla ilişkisi M.Ö. 10.000’lere dayanıyor. Önce etinden yiyecek, derisinden giyecek olarak yararlanıldı. İnsanlar sonraları tıpkı diğer hayvanlar gibi sürüler halinde beslediler neden sonradır ki M.Ö. 3.000’lerde evcilleştirildiler. O günden beri at insanlığın en paha biçilmez hizmetkarı oldu. İnsan yüzyıllar boyu atla birlikte yaşadı. Toprağı işlemek için attan yardım aldı. Yeni diyarları atla keşfetti. Ticareti atın yardımıyla